Bu Blogda Ara

12 Nisan 2016 Salı

Mavi...

 
 Yollara düştü yeniden... Yeni bir yenilginin ardından düşülen yollardır en yalnız yolculuklar, diye düşündü kadın cama vuran yağmur damlalarıyla vedalaşırken şehir ile... 
Biten, tüketilen ne varsa denize dökmüştü gözyaşlarıyla dün gece. Aşk bitiyor, son sevdiğin gibi sev beni demişti oysa kadın adama ruhunu açtığı o gece. Adam şaşkınca ona bakmış ve uzun bir süre anlayamamıştı kadını. Ama denemişti. Onu en son sevdiği gibi sevmeye çalışmış, bunu onunla öğrenmişti. 
Mavi'lerinde dolaşıp aşkı bulmayı öğrenmişti kadın da adam ile. Aşkın renginin mavi olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı içine. İçi konuşmuştu yıllar sonra kadın ile, haklısın aşkın rengi mavi. Kabul. Ama unutma ayrılığın rengi hala beyaz. 
Vazgeç inatlaşmaktan yaşa aşkını, dibine kadar yaşadığın ayrılıkların gibi aşkı da dibine kadar yaşa bu kez diye fısıldamıştı daha içerisi... 
Bir ömür beklemişim seni habersizce demişti bir gece adam kadının gözlerinin içine bakarak. Kadın o an anlamıştı adamı. Son sevdiği gibi sevmeye öğrenmişti adam. Artık aşkına karşılık aşkı vardı adamın. Mavi'lerine bakıp bir kez daha aşık olmuştu adama o gece. Ve belki de ilk defa aşk ile sevişmişlerdi o gece. O gece tutku, şehvet yerine naifliğini üzerine geçirip gelen aşka bırakmıştı. 

***
  Ayrılığın nedenlerini düşünmemişti ayrılıklarının hiçbirinde. Oysa bu kez onlarca soruyu da bavuluna koymuş öyle çıkmıştı yola. Ruhu huzursuzdu. Huzursuz zamanlarında yaptığı gibi yıllar önce belki huzuru bulurum diye yaptırdığı dövmesinin üzerinde gezdirdi yine parmağını yersiz umutlarla... 
Haksızdı. Savaşmamış kaçmıştı. Severken savaşmamanın verdiği vicdan azabı bir yana özlemenin verdiği iç sıkıntısı derin nefeslerini yarıda kesiyordu. 
Yerle gök arasına sıkışmış çıkış yolunu bulamamış ve kaçmıştı. Çözüm bulmak yerine, savaşmayı denemeden kestirip atmış ve yollara vurmuştu yine kendini. Kendine yenilmenin verdiği kırılmışlık hissi, kendine olan kızgınlığı ile aynalara düşman olacaktı yine. 


 ***
"Ben saklarım seni" dedi adam kollarının arasındaki kadına biraz daha sokulurken. Derin bir iç çekişle göğsüne daha çok yaslanarak "her şeyden mi?" diye sordu. Saçlarından öpen adam dudaklarını saçlarından ayırmadan "her şeyden, herkesten saklarım. Yeter ki benden kaçma. Yeniden kaybedemem seni. Gönlüm kaldırmaz bir kez daha sensizliği." 
"Peki benden de saklayabilir misin beni? Günahlarımdan, pişmanlıklarımdan, geçmişimden de saklayabilecek misin?" Diye sordu kadın kırılgan bir ses tonuyla. İçi yağmurlarla doldu adamın yeniden. Derin bir nefes alırken kadını da içine çekti sanki kollarıyla tüm dünyadan saklamak istercesine sımsıkı sarıldı. Orada dünyadaki en güvenli limanda uyuyakaldı kadın gece güne kavuşmaya yakınken... 
Aşk bunu başarabilir mi? diye düşündü adam, kollarının arasında uyuyan aşkına bakarken. Onu her şeyden herkesten saklayıp sakınabilirdi, bu gücü ruhunda hissediyordu ama kendinden, günahlarından nasıl sakınıp saklayacaktı? 


***
Ben hiç terk etmedim birini... Kimseye ihanet etmedim... Kimseye tutamayacağım sözler vermedim... Hiç yalandan sevemedim birini... Bir heves uğruna uçurum kenarına adım atmadım hiç hayatım boyunca... 
Ama sen tüm bunlarla, bunların sırtına bindirdiği yüklerle, ruhuna bıraktığı izlerle geldin bana. Geldin ya dedim içimden, geldin ya her birini siler aşkım, görmezden gelebilirim sana olan tutkumun ardına sığınıp... 
Sonra bana da yapar mı acaba diye düşünmekten alamadım kendimi... Bana da yalanlar söyler miydin günün birinde... Bir anlık heves uğruna gider miydin benden ya da ben de anlık bir heves miydim senin için acaba?
Tüm bunlar geçerken aklımdan uyanıp bana baktın aşkla... Ruhunu gözlerinde gördüğüm o an anladım. Ne sen eski sendin ne ben o geçici heveslerdendim. Hayatta savrulduğun yılların yorgunluğu ile gelmiştin bana. Dinleneceğin limanındım ben senin usul usul sokulabileceğin limanın...

***
"Hayatı ne kadar suçlarsan o kadar çok yorulmuşsun. Çıktığın her yolu bitirmeliymiş insan ardında bekleyen bırakmamak için. Her bekleyen bir yük bırakırmış ruhunda insanın. Akıp giderken hayat, nefes nefese kaldığında mavi bir limanı olmalıymış insanın durup dinlenebileceği... Turuncu umutların doğacağı bir ufka bakan bir liman... Yemyeşil derin, derinliğiyle insanı ürküten ormanı olmalı insanın hayattan saklanabileceği... Yeşilliklerin ardında görebileceği koyu kırmızı aşk hayali olmalı insanın...
Sen mavi bir liman oldun bana. İyi ki geldin mavi, iyi ki beni çağırdın gönlüne..." 

Uyandığımda yastığında bu notu gördüğüm an sana karşı olan hislerime yeni yeni isim koymaya başlamıştım. Oysa sen çoktan koymuşsun bu aşktaki ismimi... Mavi.
Bana her Mavi deyişinde aşk olurdu her zaman... Yıllar çoğu şeyi değiştirse de sendeki yerimi sesindeki aşkı değiştirememişti sevgilim. 
Evimden gittiğin her gün böyle notlar bırakırdın bana. Ben de onları aynanın yanındaki panoya asardım. Resimlerimizi astın geçen gün o notların arasına. Sanırım bu bize yetmeyecek dedin bana dönüp. Sen gittiğinde panoyu yerinden söküp sağ duvara astım notları ve resimleri. Duvarın adı sen oldun bi anda aşkın adı gibi... 

***
Mavi... 
Sevgilim aşkına düştüğüm gün hayatımdaki tüm yanlışları silip attım. Doğrularıma doğru eklemek için beklemiştim seni. Ve sen aşka benimle düşmeyi seçtiğin gün doğrularıma doğrular katıp hatalarımla barışacağıma dair söz vermiştin aşkımıza... 
Ayın dolunay haliyle gelmiştin bana gökyüzü gözlerinle... İlk ayın heyecanıyla dolan ruhum seninle musmutlu olmuştu birden. 
Mutluyken yazamayan ben aşkınla dolup taşan kalemime hayretle bakar olmuştu. 
Benimle kaldığın o ilk gün güne gökyüzü gözlerinle başladığım o sabahı, doğan güneşi, sıcacık gülüşünü, uykulu yüzünü kazıdım hafızama. Olur da sensiz bir sabahım olursa gözümü kapattığımda hatırlayabilmek için. Sensiz sabah haram bana demiştin sarılmadan hemen önce. 
****
Benden önceki hayatını merak ediyorum bazı zamanlarda... Olanlara verdiği tepkilerinin nedenlerini, alışkanlıklarını kazandığı zamanları, huylarını kimden aldığını merak ediyorum. Merak ediyorum ama sormaya yeltenemiyorum bile. Kalın beyaz duvarları var geçmişiyle aramızda. Unutmak istiyorum geçmişi. Seninle unutmak istiyorum. Bir tek sen ve sen'li günler kalsın aklımda, olmaz mı? Dedi geçmişiyle ilgili soru sorduğum o sabah. Kahvaltı için balkona sofra kurmuştu ben uyandığımda. İlk defa benim için bir şey yapmıştı. Öyle sevinçli öyle şirindi ki ellerini çırpıp sürpriz diyerek boynuma sarılmıştı. Çocuksu bir çoşkuya bürünürdü öyle zamanlarda. Gülümseyerek bakakalırdım ona. Kahvaltının ortasında soruvermiştim birden. 
"Bana geçmişini anlatacak mısın?" Diye. Donakaldı bir kaç saniyeliğine. Elindeki çatalı tabağın kenarına bakıp lokmasını bitirdi. Başını kaldırdığında yüz ifadesini gördüğüm an pişman oldum sorduğuma. Elbette artık çok geçti. Konuşmadı bir süre. Binbir duygu geçti yüzünden o bir dakikalık zamanda. Derin bir nefes alıp "Unutmak istiyorum geçmişi. Seninle unutmak istiyorum. Bir tek sen ve sen'li günler kalsın aklımda, olmaz mı?" dedi. Bir süre ona bakıp başımı salladım. Yerimden kalkıp yanına gidip diz çöktüm. "Olur elbette. Sormadım farzet. Çay koyayım mı sana?" dedim. Gözyaşlarını silip" olur" dedi beni öpmeden hemen önce. O çocuksu çoşkusu geri gelmişti hemencecik.