Bu Blogda Ara

21 Mart 2016 Pazartesi

Saklı Kalanlar...


  Her insanın hayatında iki kapı bahşedilirmiş, ömrü boyunca kullanacağı. Biri girmek için diğeri çıkmak için. Asla girdiğin kapıdan çıkamaz, çıkılan kapıdan da tekrar giremezmişsin. Doğduğun an girdiğin ilk kapı yeniliklerin, ilklerin kapısı olurmuş. Ve ilk veda ettiği duygunun çıktığı kapı da sonların, bitişlerini eskilerin kapısıymış.
  Hayatına giren herkesin bir şekilde bu kapılara yolları düşermiş. Kalp kapısı derlermiş bu kapılara. Girdiği ilk an hangi duyguyu hissettirdiyse o duygu ile anılırmış kalpte. Ve çıkarken hangi duyguyu hissettirirse o duygu ile izini bırakırmış ruhta.
  Sen kalp kapımdan girdiğin an aşkı gördüm ben, duydum, hissettim, tattım, kokladım. Senin girdiğin o gün kalbim, ruhum, bedenim aşkla sarmalandı. Girdiğin o ilk an tüm kapılarım kapandı benim. Ruhumda bırakacağın tek iz aşk olabilirdi anca. Ama ben gittiğimde sen kilit vurduğun kalp kapını açacaksın. Yeniden sev sevgilim. Benim gibi olmaz biliyorum. Ama yeniden sev...
  Hayallerle örülü bir dünyada yaşadım hayatımın belirli yıllarında. Bu zamanlar genelde çok acı bir olay yaşadıktan sonra oldu hep. Kendi kabuğuma çekildiğim yıllardı o yıllar. Ruhumun aklımı koruma çabasıydı tüm o hayaller ve o uçsuz bucaksız dünya. Belki de her insanın kendine sakladığı ütopyası vardır kim bilir. Zaten kim kimi her şeyiyle tanıyor ki. Herkesin en sevdiğinden bile gizlediği bir şeyleri vardır.
  Ben mesela, bu yazdıklarımı, tüm bu mektupları senden gizliyorum. Hastalığımın gidişatını saklıyorum. Hamilelik için nasıl çırpındığımdan,.. %1 şans olan o lanet ameliyat için nasıl savaş verdiğimden hiç haberin yok mesela. Ama her biri için geçerli nedenlerim var benim. Eminim senin de hayati önem taşıyan nedenlerle benden gizlediklerin vardır.
  Yine de en acı olan o benden bir şey gizlemez dediklerimizin saklı kalanlarıyla yüzyüze geldiğimiz o ilk an. Taş kesilir kalır insan. Ne yapacağını bilemeden karşılaştığı durumu algılamaya çalışır. Aşk varsa arada akıl hemen geçerli sebepler üretir kendince ama ruhu bilir insanın gerçekten o sebebin var olmadığını. Çünkü ruh en saf haliyle görür tüm o gerçekleri ve en derin yarayı da o alır aslında.
  Böylesi bir an yaşadığım için biliyorum belki de bu acıyı bu kadar ayrıntılı. O kadını öğrendiğim gün ben de öylece kalakalmıştım. Dün gibi hatırlıyorum. Nefessiz kalmıştım. Bedenim nefes almayı unutmuştu sanki. Sonra derin bir nefes almıştım. O tek nefeste onlarca geçerli sayılabilecek nedenler üretmişti beynim. Ruhum ise gerçeği inkar etmek istercesine birinin gerçek olması için yalvarıyordu adeta.
  Ruhumda açtığın derin kesiğin keskin acısını hissettiğimde kendim için mi yoksa senin için mi bilmiyorum ama gitmek tek çözümdü. Hangi günden bahsettiğimi sen de benim kadar iyi anımsıyorsun şu anda. Biliyorum. Biliyorum o günler geride kaldı. Ama konuşulmamış bir şey kalmamalı demiştim ya. İçimde yarım kalan hiçbir şey kalmamalı.
  Acıları atlattım merak etme. Aşkın kapladı tüm o kabuk tutan yaraları. Asla inkar edemeyeceğim şeyler de var. Yalnız benim ruhumda değildi o kesikler. Senin ruhunda da benim çizdiğim derin kesikler var biliyorum. Senden ayrıldıktan sonra Ali ile evlenmem mesela. Kendimi sana yasaklamış olmamdı belki de en derin kesiğin nedeni. Ama şunu bil bu iki taraflı bir yasaktı. Seni görmemek o kadar zordu ki kaçamak yaptığımı, kendi üzerime basarak o yasağı ihlal ettiğimi inkar edemem. O zamanlarda beni görmeyi hak etmediğini düşünmüyordum.
  Düşünüyorum da sana ne zaman yenildim acaba? Yasağı delmeye ne zaman başladım? Sanırım habersiz geldiğin o mayıs günüydü. Terasta çarpıştığımız gün. Kendi çaresizliğimi senin gözlerinde gördüğüm o gün sana yenilmiştim yeniden. O günden sonra yasak yavaş yavaş eriyip yok olmuştu.